Düşünmek bizi yordu. İkimizde artık yorgunuz. Artık düşünemiyorum. Evet biz korayla bugünde konuşmadık. Ben korayla konuşmak istemiyorum. Karşılıklı susup düşünmek istiyorum. Ama artık kafamda tek bir şey var oda bu sabah korayın yaşadıkları. Ben neden korayın yaşadıklarını düşünüyorum bilmiyorum ama korayı düşünüyorum. Aslında konuşmadan korayın neler yaşadığını nerden bilebilir sorusu var aklınızda. Galiba bu sabahı konuşup sizlere anlatmazsam aklımızdan çıkmayacak;
Her sabah olduğu gibi psikologun yanına gidiyoruz, psikolog bizleri odasına alıyor. Koray her zamanki gibi benden önce giriyor psikologun odasına. Bu sabaha kadar korayın psikologla konuştuğunu duymamıştım. Bu sabah farklıydı herşey koray gece boyunca uyumamıştı galiba sabah konuşacaklarını gece boyunca kafasında kurmuştu. Bu sabah ise:
- ''Biliyor musunuz? Ben bu gece düşündüm ve bir fikrim var daha doğrusu sizinle anlaşmak istiyorum.'' dedi koray.
Korayın ilk defa konuştuğunu gören psikolog şaşkındı ve -''Sen mi? Ama sen?! ... dedi psikolog şaşkın bir ifadeyle.
-''Lütfen bi dakika durun! İlk defa sizden bir şey istiyorum ve bu son olucak size söz veriyorum...'' durasadı koray, bence bu duraksama emin olmamasından kaynaklı değildi daha çok dediklerini ve olacakları düşünmekten kafası karışmıştı korayın. Bizim kafamız hep karışık. Biz galiba çok düşünüyoruz! Korayın gözleri dolmuştu ama sesi netti;
-''Ne olur her şeyi geri alın!'' O an bende psikologda anlayamamıştık korayı, ne demek istiyordu?
-''Baştan başlamak istiyorum!. Ne olur her şey yaşanmamış olsun!''
-''Götürun bunu odasına! Götürun gözümün önünden şunu!'' Psikolog biraz sert adamdı.
Bende psikologla bu güne kadar hiç konuşmadım. Aslında fark ettimde biz birbirimize çok benziyoruz. Sanki koray benim bir parçam gibi hareket ediyor düşünüyor. Kafam karışık, anlam veremiyorum bu duruma. Biz nasıl bu kadar benzeye biliriz birbirimize nasıl olabilir bu? Ama ben bu cümleleri bi yerden biliyorum. Ama ben... ama ben anlayamıyorum nasıl olabilir korayı bu kadar yakından nasıl tanıyorum? Sanki biz bir bütünüz. Düşünmem lazım, düşünmem lazım...
Korayı en son koridorda gördüm. Onu odaya götüreceklerdi ama koray odada değil. Düşünüyorumda neden odada değil sanki artık bende eksiğim. Düşünüyorum ama bu işin içinden çıkamıyorum.
Oturdum korayın yatağına, pencereden dışarıyı seyrediyorum. Bugün hava soğuk gökyüzü ise bulutlarla dolu. Ben korayı düşünüyorum acaba oda beni düşünüyo mudur? Bi dakika ... ama ama yıllardır yağmur yağmıyordu. Yağmuru seyrederken aklıma şu cümleler geliyor:
Madem ki Bir kere Malubuz Ne etsek Ne eylesek Zayet Gayri Uzatmam sözü Mademki Fetva Bize Ait Verin Basak Bağrımıza Mührü......
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor.
Şeyh Bedrettin Destanı ile bitirilmiş düşünmek olgusunun içinde boğulanların hikayesi. Tek bir konu bence gayet hoş bir şekilde işlenmiş. Yazılarının devamını bekliyorum Pontos.
YanıtlaSilOuroboros
Teşekkür ederim. Düşünmek üzerine biraz düşünmek istedim biraz ee tabi nazım hikmetsiz olur mu? olmaz bence :)
SilPontos