YABANCI
Merhaba arkadaşlar bugün sizlere varoluşçu edebiyatın en önemli temsilcilerinden biri olan Fransız Yazar Albert Camus’lun ilk kitabını yani Yabancı’yı anlatacağım. 110 sayfadan oluşan bu kısa kitap farklı bir şeyler barındırmasaydı nobel edebiyat ödülü alamazdı sanırım. Bu da önemli bir kitap olmanın sayfa sayısının çokluğundan değil cümlelerin niteliğinden geldiğinin bir göstergesi olmalı. Yapı bakımından kitap da aksiyondan çok kişilik özellikleri üzerinden durulduğu için oblomova benziyor ve bence oblomovdan sonra bu türdeki en iyi kitap sayılabilir. Fakat konu olarak çok basit. Bütün her şey kısa bir zamanda olup bitiyor. Cezayir’de, bir rastlantı sonucu, bir Arap’ı öldüren orta sınıftan bir Fransız’ın kendisini adım adım ölüme götüren süreci kayıtsız biçimde izlemesini konu alıyor. Konunun özetinde dediğim gibi kahraman süreci kayıtsız biçimde izliyor. İşte kitabın ismi de buradan geliyor. Topluma ve kendine yabancılaşmış bir kişi yani yabancı. Yabancı, hayatın ve toplumun saçma, düşünmenin yorucu ve yaşamın makineleşmiş olduğunu gösteriyor. Ve bu mesajı kitabın ilk satırından son satırına her anında vurguluyor.
“Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Huzur evinden
bir telgraf aldım. "Anneniz vefat etti. Cenazesi yarın kaldırılacak.
Saygılar." Bundan bir şey anlaşılmıyor. Belki de dündü.” Diye başlıyor
kitap ve kahramanımızın ruhsuzluğu içinize işliyor. Kahramanın duygusuzluğu bir
ara kendimi yalnız hissetmeme bile neden oldu. Düşünmenize ve bazen hak
vermenize neden oluyor bazı satırlar. Özellikle absürt felsefesinin işlendiği
kısımlarda. Örneğin şu satırlar beni çok düşündürmüştü. "Herkes bilir ki,
hayat yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir, aslında 30 ya da 70 yaşında
ölmenin önemli olmadığını bilmez değildim, çünkü her iki halde de gayet tabii olarak
başka erkekler ve kadınlar yine yaşayacaklar ve bu binlerce yıl devam
edecektir. İnsan madem ki ölecektir, bunun nasıl ve ne zaman olacağının önemi
yoktur.”
Camus basit bir yazar olmadığını ilk yapıtıyla ortaya koymuş.
Çok katmanlı ve simgesel, tekrar tekrar okunması gereken bir yapıt çıkartmış.
Ve bu anlattıkları sadece bende oluşturduğu düşünceler ve duygular. Belki de
siz çok daha farklı şeyler göreceksiniz kitap farklı anılarınıza-duygularınız
dokunacak. Bunun için benim anlattıklarımı sadece bir öneri olarak görmenizi
istiyorum. Yani kısacası bu tarz kitaplar anlatılacak değil okunacak kitaplardır.
Fakat sizlere bu kitap hakkında bir kaç şey daha
söyleyeceğim. Kitap kendine birkaç filmde yer bulmuştur bunlar; "Jacob's Ladder" bizdeki ismi ile Dehsetin
nefesi, “Jarhead” bizdeki adıyla Kavanoz Kafa ve "Life of Pi" bizdeki
adıyla Pi’nin Hayatı.
Ve son olarak sizlere bir
şarkı dinleteceğim.
The Cure grubunun Killing an Arab şarkısı doğrudan Yabancı kitabından alınmış cümlelerden oluşmaktadır.
Killing An Arab Lyrics
Standing on the beach
With a gun in my hand
Staring at the sea
Staring at the sand
Staring down the barrel
At the arab on the ground
I can see his open mouth
But I hear no sound
I'm alive
I'm dead
I'm the stranger
Killing an arab
I can turn
And walk away
Or I can fire the gun
Staring at the sky
Staring at the sun
Whichever I chose
It amounts to the same
Absolutely nothing
I'm alive
I'm dead
I'm the stranger
Killing an arab
I feel the steel butt jump
Smooth in my hand
Staring at the sea
Staring at the sand
Staring at myself
Reflected in the eyes
Of the dead man on the beach
The dead man on the beach
I'm alive
I'm dead
I'm the stranger
Killing an arab
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder